8 Ekim 2007 Pazartesi

Bilgi-evi Paylaşımın yeni adresi

Sende Öğrenmek istediklerini sor veya bildiklerini bilmediklerinle paylaş.

Kroki nedir?

Bir yerin başlıca özelliklerini gösteren taslak çizime kroki denir.

Sosyal Bilgiler Nedir?

Sosyal Bilgiler ilköğretimde işlenen haftalık en az 3 saat yada değişebilir 4 önemli dersten birtanesidir.4. sınıftan 8.sınıfa kadar işlenen bir dersdir.Sosyal bilgiler lisede birimlere ayrılır.Bunlar;

Atom Bombası Nedir?

Atom bombası, patlamanın kontrolsüz çekirdek tepkimesi yoluyla sağlandığı bomba modelidir. Çekirdek tepkimesi zincirleme ve çok hızlı gerçekleştiğinden ortaya devasa bir enerji açığa çıkar ve bu da patlama ve beraberinde şok dalgası yaratır.


İlkesi [değiştir]Fizyon tipi çekirdek tepkimesine dayalı atom bombalarında yüksek zenginlikte (saflıkta) Uranyum (235U) veya Plütonyum (239Pu) kullanılılır. Günümüzde üretilen bombalar daha çok plütonyum içeriklidir. Bu yüksek zenginlikte malzeme, zenginleştirme tesislerinden ya da nükleer reaktörlerden elde edilmektedir.

Zincirleme çekirdek tepkimesinin gerçekleşmesi için, ortamın kritik adı verilen seviyede ya da üstünde olması gerekmektedir. Bunun sağlanması için gereken belli miktarda kütle ve bu kütlenin de belli bir hacimde olmasıdır. Bu gereken en az kütleye kritik kütle, hacime de kritik hacim denir. Atom bombalarına kritik kütle sağlanacak miktarda malzeme konur fakat bu malzeme öyle bir dağınık yerleştirilir ki, kritik hacim şartı sağlanamaz ve bu sayede bomba beklerken ya da taşınırken tamamen güvenli bir şekilde durur.

Atom bombasında patlamanın gerçekleşmesi için nükleer malzeme dışında iki ayrı önemli bölüm daha vardır. Bunlardan biri tetiklemeyi yapacak olan fünye diyebileceğimiz parçadır. Genelde dinamit kullanılır. Bombanın patlaması için bu az miktardaki dinamit ilk olarak patlar ve patlamanın etkisi ile dağınık nükleer malzeme bir ayara gelerek kritik hacme ulaşır. İkincisi ise nötron kaynağıdır. Artık kritik kütlede ve hacimde olan malzemede zincirleme çekirdek tepkimesini bu nötron kaynağından çıkan nötronlar başlatır ve bundan sonrası kontrolsüz bir biçimde devam eder ve patlama gerçekleşir. 1945 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin attığı bombalar Japonya'yı neredeyse yok etmiştir. Termonükleer bombanın bulunmasından sonra atom bombası taktik silahı olmuştur. Nükleer silahların üretimine başlanmasına neden olmuştur. İlk olarak Nazi Almanya'sına atılacaktı. Ama savaşta Almanya yenilince Japonya'ya atıldı.


Tarihi [değiştir]İkinci Dünya Savaşı sırasında, Manhattan Projesi adıyla, ilk çalışmalar başladı. 1942 yılında ABD'nin New Mexico eyaletindeki Los Alamos bölgesinde gizlice bir grup ünlü bilimadamı toplandı. Robert J. Oppenheimer öncülüğünde 3 yıl çalıştıktan sonra ilk bombayı yapmaya başardılar. Aynı esnada Tennessee eyaletinin Oak Ridge kasabasında gizli bir üs daha kuruldu. Burada da patlayacak zengin malzemenin üretimi çalışmaları başladı.

İlk atom bombasının denemesi 16 Temmuz 1945 günü Meksika sınırına yakın Alamogordo çölünde gerçekleştirildi. "Trinity" kod adlı bu denemede patlamanın şiddeti inanılmazdı. Hesaplanan patlama 16 bin ton dinamitin patlamasına eşdeğerdi ve o güne kadarki bombalardan çok daha şiddetliydi. Bu başarının üzerine atom bombasının Japonya’nın iki önemli şehrinde kullanılması kararlaştırıldı.


Hiroşima6 Ağustos 1945 sabahı ilk atom bombası Enola Gay isimli bir bombardıman uçağı ile Hiroşima’ya atıldı. 3 gün sonra, 9 Ağustos 1945 günü ise ikinci atom bombası, Bockscar isimli uçaktan Nagasaki'ye atıldı. Bu iki bomba, patlama, ısı, radyasyon gibi etkileri ile, 100 bin üzerinde insanı öldürdü. Amerika bombalamaya devam edeceğini açıklayınca, 15 Ağustos'ta Japonya teslim oldu.

Sex Nedir?

Cinsel ilişki, sevişme veya seks, insanların üreme şeklidir. İnsanoğlunun soyunun devamını sağlamakla birlikte, sırf cinsel tatmin için de uygulanır.

Cinsel birleşme, ereksiyon olmuş penisin, vajinaya girmesi ile partnerlerden birinin kalçalarını vajina içerisinde sürtünmeyi sağlaması için, genelde penisin tamamını dışarı çıkartmadan ileri-geri hareket ettirmesi ile gerçekleşir. Bu yolla çiftler kendilerini ve birbirlerini, çoğunlukla orgazm ve ejekülasyon (boşalma) gerçekleşene kadar uyarırlar. Sertleşmiş penisin vajina içine girmesi olayı ayrıca intromisyon olarak da adlandırılır

Üreme Nedir?

Cinsel birleşme insan soyunun üremesinin temel metodudur. Genelde erkekte orgazm ile aynı anda gerçekleşen boşalma işlemi ile birlikte, sperm ya da spermatozoit adları ile bilinen erkek gametlerini içeren meni, ilgili adalelerin kasılması ile vajinanın içine bırakılır. Buraya boşaltılan spermlerin bir sonraki rotası sırasıyla rahim ağzı, uterus (rahim) ve son olarak da fallop tüpleridir. Her bir boşalma ile birlikte, döllenme şansının yüksek olması için milyonlarca sperm hücresi ortaya çıkar. Kadının orgazm olup olmaması gebe kalmak için bir zorunluluk değil ise de, erkeğin boşalması sırasında ya da sonrasında kadının da orgazm olması ile dişi cinsel organının geçici küçülmesi, vajina içerisine boşaltılmış olan spermlerin fallop tüplerine ulaşmasını hızlandırarak gebeliğe yardımcı olur. Eğer fallop tüplerinde verimli bir yumurta hücresi var ise, erkeğin gametleri ile birleşir ve döllenmenin gerçekleşmesi ile sonuçlanır. Döllenmiş yumurta hücresi uterusa ulaştığında ise rahimin içyüzeyine tutunur ve gebelik başlamış olur. Kısır olmayan bireylerin gerçekleştirdiği birleşmelerin, doğum kontrol yöntemleri kullanılmadığı sürece gebelik ile sonuçlanması beklenir.

Cinsel ilişkinin diğer amaçları

İnsanlar, yunuslar ve bonobolar cinsel ilişkiye sadece üreme amacı ile girmezler. Cinsel zevk ve tatmin genelde bu ilişkilerin ana nedenidir. Bu nedenle dişi yumurtlama yeteneğini kaybetmiş ya da hiç sahip değilse bile bu çiftlerin ilişkiye girmesine engel değildir. İnsanlar da, yunuslar da, bonobolar da, grup hâlinde sürdürdükleri yaşam bireysel olarak yapabileceklerinden çok daha başarılı olan sosyal ve zeki varlıklardır. Bu canlılarda seksin yapılış amacı üremeden çok bazı sosyal ihtiyaçlar ile bazı diğer kişisel gereksinimlerdir. Seks daha geniş sosyal yapılar oluşturmak ve sosyal hayatta bir yere sahip olmak için bireyler arasındaki samimiyet bağını güçlendirir. [kaynak belirtilmeli]

Birçok araştırmacı, seksin insan yaşamında üç önemli avantajı olduğunu düşünür: üreme, gönül bağının kuvvetlenmesi ve eğlence. [1] 20. yüzyıl ortalarında başlayarak doğum kontrol yöntemlerinin gelişmesi ile insanlar bu üç ögenin ayrımını daha kolay yapabilir hâle gelmişleridir. Örneğin korundukları hâlde ilişkiye girmekte olan yeni evli bir çiftin amacı sadece cinsel tatmin değil, aynı zamanda da ilişkilerini sağlamlaştırmak, aralarındaki güven duygusunu arttırarak gelecekte bir çocuk sahibi olmaya ön hazırlık yapmaktır.

Cinsel ilişkiye engel etkenler

Cinsel ilişki sırasında penisin uyarılması, klitorisin vajinanın tam olarak neresinde bulunduğunu ve boyutuna bağlı olarak, vajinanınkinden çok daha yüksektir. Araştırmalara göre kadınların %70'i ya hiç orgazm olamadıklarını ya da çok nadir olduklarını belirtirler. [2] Yine araştırmalara göre kadınların birçoğu ilişki sırasında uyarılmalarına rağmen orgazm olmak için dış yöntemlere başvururlar. Cehâlet ya da önemsememezlik kadınların orgazm olamamasının ana sebeplerindendir. Orgazm olamama durumu, cinsel uyarının sağlanmasına rağmen, tam doyuma ulaşılamaması durumudur. Bu sendrom, kadınlarda, erkeklere oranla çok daha yaygındır. Bu durum bir takım psikolojik rahatsızlıklardan ya da partnerin kimliğine bağlı olarak ilişkiye karşı isteksizlikten kaynaklanabilir. Partnerini cinsel doyuma ulaştırması gerektiği düşüncesi ve ona yeterli gelememesi endişesi bu sorunu daha da büyütebilir. İlişki sırasında orgazm olamama sorununa karşı mastürbasyon kadınların vücutlarını keşfetmeleri için iyi bir yöntemdir. Bir partnerin yokluğu, bireyin performans eksikliği ve hatâ yapma endişesini ortadan kaldırarak eğlenmesine ve rahatlamasına yardımcı olur. İyi iletişim ve sabır bir bayanın orgazm olamaması sorununu çözebilmesi için gerekli olan faktörlerdendir. Birçok kadın orgazm olamamanın bir sorun olduğunu bilmelerine rağmen, hayatlarında hiç orgazm olamamış, bunun bir sorun olup olmadığını bile bilmeyenler de vardır.

Bazı erkekler, en azından bazı dönemlerde erken boşalma problemi yaşarlar. İktidarsızlığın sebebi bazı sağlık sorunlarıdır. Bu durum Viagra, Cialis ve Levitra gibi reçete ile satılan bazı ilâçlar ile kısmen ve geçici olarak çözülebilir. Yine de doktorlar bu tip ilâçların lüzumsuz kullanımlarına karşı uyarılar yapmaktadır. Cinsel güç arttırıcı ilâçlar genel olarak yüksek kalp krizi riskini beraberinde getirir. Bunun ile birlikte doktorlar sorunları ilâç kullanarak etkisiz hâle getirme işlemlerinin, meseleyi sadece maskelediğini ve altında yatan problemleri asla çözmediğini açıklarlar.

Erkeklerde, cinsel güç yetersizliğinden de çok rastlanan bir başka problem ise erken boşalmadır. Amerikan Üroloji Örgütü (AUO)'ne göre erken boşalma problemi erkeklerin %27'si ilâ 34'ünü etkilemektedir. Erken boşalma her ne kadar bir cinsel problem veya yetersizlik gibi görülse de bir problem olmayıp bir cinsel uyumsuzluktur. Bundan başka kadınlarda alt karın kaslarının istemdışı şekilde kasılarak, ilişkiyi sıkıntılı, ağrılı ve bazen de imkânsız hâle getiren Vajinismus ve farklı sebeplerden meydana çıkabilen Dyspareunia sık sık görülen cinsel sorunlardır.

Cinsel etik ve yasalar

Birtakım cinsel aktivite ve fantaziler pek çok toplumda tabu olarak yerleşse de, cinsel birleşme insanoğlunun neslinin devamını sağladığı için gerek kültürel gerek ise dinî açıdan -birkaç istisnâ dışında- yasak kabul edilmemiştir.

Cinsel birleşmeye müdahâle eden kültürlerin birçoğu doğal olarak tükenmiş ve birkaç istisnâ dışında ayakta durmamaktadır. Kendilerine Shakers adını veren, Hıristiyanlık'ın bir mezhebi olan bir grup doğuma ve cinsel ilişkiye izin vermez. Günümüzde dışarıdan katılmalar ile birkaç yandaşı bulunan bu oluşumun felsefesine göre eğer bir şekilde çocuk yapıldıysa, çocuk 21 yaşına geldiğinde, tarikattan çıkıp bir yuva mı kurmak istediği, yoksa kalarak hayatına aseksüel olarak mı yaşamak istediği sorulur, bireyin hür irâdesi ile verdiği cevaba göre eğer gitmeyi seçerse kişiye karışılmaz.

Dinlerin ya da kültürlerin cinsellik ve cinsel birleşme ile ilgili olgulara ayıp ya da uygun damgasını vurmuş olması tarih boyunca hemen her toplumda görülmüş bir olaydır. Bu kısıtlamalardan çoğu genelde;

Evlilik öncesi yapılan ilişki (Zina)
Taraflardan en az birinin evli olduğu fakat arada nikâh olmadan yapılan ilişki (Aldatma)
Birinci ya da ikinci dereceden (ebeveynler, kardeşler, evlâtlar, torunlar ve yeğenler gibi...) akrabalar ile yapılan ilişki (Ensest)
İslâm ve Yahudilik gibi bazı dinler ise kadınların özel günleri boyunca kadınlar ile ilişkiye girmeyi yasaklamıştır ve bu periyod boyunca kocaların karılarına karşı cinsel temasta bulunmamaları beklenir. İnançlar yönünün dışında bu günlerde ilişkiye girilecekse de hijyen kurallarına dikkat edilmelidir, zira bu günlerdeki ilişkilerde birçok mikrobun üremesine müsait bir ortam bulunmaktadır.

Birçok ülkede evlenme ve cinsel ilişkiye girme insiyatifinin kişinin özgür iradesine bırakılması yaşı yasalar ile belirlenmiştir. Genel olarak 13 ilâ 18 arasında olan bu yaş sınırının öncesinde ve ya sonrasında karşıdaki kişinin izni olmaksızın ilişkiye girilmesi, ırza geçme ya da tecavüz olarak adlandırılır ve birçok ülkede ciddi suçlar kapsamına girer.

Dinlerin cinselliğe bakışı

Musevîlik
Yahudilerin kutsal kitaplarında zina, putperestlik ile bir tutulmuştur. Tanrı'ya edilen kutsal evlilik yeminini bozulmuş sayılır. Musevîlik'e göre bir başka tapıya ibadet etmek tanrıyı aldatmaktır, ve dolayısıyla zina ederek tanrı aldatılmış sayılır ve bu olgu On Emir'e aykırıdır. Yahudilikte evlilik dolayısı ile cinsel ilişki sadece bir Yahudi bay ve bayan arasında yapılabilir. Başka dinden eş seçilemez. Bunun haricinde Yahudi inançlarına göre aralarında nikâh bağı bulunmayan bir kadın ile erkeğin kapalı bir ortamda yalnız kalması yasaktır. Yahudi inancını benimsemiş olan kişiler karşı cinsten birisine temasta bulunmaktan kaçınır. Eğer kişi karısı ise, yani nikâhlılar ise bu sorun ortadan kalkar.

Eşcinsellik

Kişinin cinsel ilgi ve isteğinin kendisiyle ayni cinsten kişilere dönük olduğu cinsel yönelimin adıdır. Eşcinsel kelimesi, kendi cinsinden hoşlananlara verilen genel bir addır. Erkek eşcinsellere (aynı zamanda tüm eşcinselleri niteleyen) "gay", kadın eşcinsellere "lezbiyen" denir. Sadece kendi cinsine yönelenlere "homoseksüel", hem karşı cinsine, hem kendi cinsine yönelenlere de "biseksüel" denir.

Eşcinsellik değiştirilebilir mi?

Heteroseksüelliğe (karşı cinsellik) dönüşme isteği ile ilgili bazı analitik yaklaşım ve davranışçı terapiler mevcut olup başarıları oldukça şüphelidir. Bu terapiler eşcinselliği heteroseksüellikten daha az arzulanır hale getirmeye ya da eşcinsellikten alınan zevki azaltmaya yöneliktir; gerçekten iyi motive edilmiş bir grupta bile kişinin cinsel ve duygusal yöneliminin değiştirilemeyeceği ortaya çıkmıştır.

Bilim adamları ve doktorlara göre eşcinselliği heteroseksüelliğe dönüştürmeye çalışmak, toplumun bu konudaki olumsuz tutumuna katkıda bulunmaktır; kişi aslında bu dönüşümü gerçekten istememekte, ama baş edemediği çeşitli baskılar nedeniyle istemektedir. Günümüzde doktorlar ayrıca dönüşüm amacıyla yapılacak terapinin doğal olamayacağını savunmaktadır.

Terapistler toplum baskısı ve başvuran için en iyisini yapma konusunda bir ikilem içinde olabilir. Eşcinselliği kabullenme başvuran için bir seçenek olarak sunulmalıdır. Psikoterapistler, başvuranın o anda üstündeki baskıları ve neden başvuruda bulunduğunu ortaya çıkarmalı ve terapinin hedefini netleştirmelidir. Örneğin bazıları terapistlere yalnızca güvence ya da izin almak için gelmiş olabilir.

Türkiye'de eşcinsellik

Eşcinsellik dünyanın farklı yerlerinde benzer yaygınlıkta görülürken, kimi toplumlarda bu kavram tümüyle yok sayılır. Bazı toplumlar diğerlerine göre daha kabul edicidir. Batılı gelişmiş ülkelerde oldukça iyi örgütlendikleri görülen eşcinseller bu sayede kendi haklarını koruyabilmekte, karşılaştıkları sorunlarla (izolasyon, iş bulma güçlüğü, eşcinsellere özel eğlence yerleri) daha kolay başa çıkabilmektedirler. Terapistler de bu tür organizasyonları hem eşcinsellerin hem de ailelerinin sorunlarının çözümünde destek amaçlı kullanmaktadırlar (Davies). Ayrıca bu ülkelerdeki eşcinseller kendilerine özgür cinsellik, daha sosyal bir hayat vs. gibi özelliklerin görüldüğü bir alt kültür oluşturmuşlardır.

Türkiye eşcinseller açısından bakıldığında daha çok reddedici ülkeler grubuna yakın görünmektedir. Bu tür toplumlarda "cinsiyet rolleri" (gender roles) kesin sınırlarla ayrılmıştır ve kadınsı davranan erkeklere tepki vardır. Karşı cinse ait davranışlar göstermekle eşcinsellik eş tutulur. Hatta maço kültürlerde "aktif" rolde cinsel ilişki çoğunlukla erkek baskınlığının bir özelliği gibi görülür ve "pasif" roldekiler eşcinsel olarak nitelenir. Halbuki, aktif veya pasif rolde olmak, eşcinsel ilişkinin varlığını yani aynı cinsiyetle cinsel ilişkiye girildiği gerçeğini değiştirmez. Birçok eşcinsel, ülkemizde hala çok önemsenen evlilik, çocuk sahibi olmak, din ve ahlaki değerlerin baskısı altında ciddi içsel çatışmalar ve sosyal baskılarla karşılaşmakta ve kişi kendisini eşcinsel olarak nitelemekte bile güçlük çekmekte, diğer bir deyişle "kendini bulma" süreci çok daha zor ve uzun olmakta ve homofobik özelliklerin yerleşimi kaçınılmaz olmaktadır. Daha önce sözü geçen, batılı ülkelerdeki eşcinsel destek kuruluşlarından yoksun olan bu grup daha sıkıntılı ve depresif, yer altında kalmış bir alt kültürü yaşamaya mahkum kalmaktadır.

Türkiye'de yaşayan eşcinseller din,gelenek ve görenek çatışması altındadır. Bu da cinselliğini doyasıya yaşayamamak sonucunda sanatta,sporda ve benzeri dallarda başarılı olmayı getirmiştir.

Türkiye'de yasal mevzuat açısından eşcinsellik

Türkiye'de mevcut tüm kanunlarda eşcinsellik yönünden bir düzenleme bulunmamaktadır. Aşağıda belirtilen haller dışında iki ve/veya daha fazla kimsenin cinsel ilişkide bulunmaları heteroseksüel ya da eşcinsel farketmeksizin kanuni düzenlemeler yönünden suç teşkil etmemektedir:

Türk Ceza Kanunu
18 yaşını doldurmayanlarla (anal veya vajinal) cinsel ilişkide bulunmak
Irza tasaddi konumunda kalsalar dahi 15 yaşından küçüklerle yapılan her türlü cinsel temas (oral seks, sürtünme vb.)
Umuma açık yerlerde ve başkalarının da görebileceği şekilde uygunsuz davranış ve ilişkilerde bulunmak
Türk Medeni Kanunu
Eşcinsellik boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Eşcinsel olan eşin sırf bu gerekçeyle evlilik içerisinde kusurlu sayılması kabul edilmiştir.
Askerlik Kanunu
Eşcinsel olmak askerlik yapmaya engeldir.
Kişinin askerlik görevini ifa ederken askeri ortamda ilişkide bulunulması halinde "emre itaatsizlikte ısrar" suçu; eğer kendinden alt rütbede olan biriyle ilişki kurmuş ise "memuriyet nüfuzunu kötüye kullanma" suçu işlemiş sayılmaktadır.

Irza geçme

Irza geçme, kişinin rızası dışında cinsel ilişkide bulunulmasıdır. Genelde erkek tarafından kadına ve kız-erkek çocuklara doğru yapılan bir eylemdir. Tecavüz bir insanlık suçu olarak kabul edilir.

Vajen yolu ile ırza geçme
Kadının vajinasına penis ya da yabancı madde sokulması ile gerçekleşen, kadının rızası dışındaki ırza geçme türüdür.

Vajinal yolla ırza geçmede; genital organlar çevresinde, memelerde, boyunda, uyluk iç yüzlerinde ve gluteal bölgelerde ekimoz, erozyon ve eritem gibi travmatik lezyonlar oluşabilir. Cinsel organlar dışında vücudun diğer yerlerinde de bu gibi belirtiler bulunabilir. Vajina içinde ve dışında genital bölge çevresinde olayın mağduru ve failini iç çamaşırlarında meni ve meni lekeleri bulunabilir.


Livata
Anüs yolu ile yapılan cinsel ilişkiye “livata” denir. Eylem; açıkta ve adaba aykırı olmadıkça, akıl ve bedensel zayıflıktan yararlanılarak gerçekleştirilmedikçe ve zor kullanılmadıkça ırza geçme olarak kabul edilmez.


Oral
Zorla oral birleşmeye zorlamak da tecavüz sayılmaktadır. Eylem; açıkta ve adaba aykırı olmadıkça,akıl ve bedensel zayıflıktan yararlanılarak gerçekleştirilmedikçe ve zor kullanılmadıkça ırza geçme olarak kabul edilmez.


Irza geçmeye teşebbüs
Kişi bütün hazırlıkların tamamlamış, ancak eylemin gerçekleştirilmesi sırasında kişinin elinde olmayan bir nedenle eylem gerçekleşemez ise, bir başka anlatımla kişi amacına ulaşamazsa olay, ırza geçmeye teşebbüstür. Kişinin direnç göstermesi durumunda olay teşebbüs aşamasında kalır. Eksik veya tam teşebbüs halinde anüs ve vajen çevresinde sıyrıklar, ekimozlar ve yırtıklar görülebilir.


TCK
Türk Ceza Kanunu`nda ırza geçmenin tarifi yoktur. TCK 414 üncü maddesi 15 yaşını bitirmemiş bir küçük ile cinsel ilişkide bulunma eylemini; 423 üncü maddesi ise 15 yaşını dolduran kızı evlenme vaadi ile kandırarak kızlığını bozma eylemini ırza geçme olarak kabul etmiştir. Yine TCK “ küçük” nitelemesi ile cinsiyet belirtmemiş ve eylemine göre çeşitli cezalar getirmiştir. Irza geçme eyleminde penisin bekaret zarını geçmiş olması ya da anüs halkasını geçmiş olmasını yeterli sayılmaktadır

Mastürbasyon

Mastürbasyon kelimesinin Yunanca mezea (μεζεα, "penisler") ve Latince turbare ("karıştırmak") kelimelerinin birleşiminden ortaya çıktığına inanılır. Oxford İngilizce Sözlük ise kelimenin kökenini eski bir varsayıma dayandırarak latince manu stuprare ("elle kirletmek") olduğunu söyler.

Cinsel organın ve vücutta diğer erojen bölgelerin, genelde orgazm oluncaya kadar, ellerin yardımı ile uyarılmasıdır. Kendi kendine ya da başka biri tarafından, mastürbasyon aletleri (sağlıklı olmasa da diğer sivri cisimler) kullanılarak da mastürbasyon yapılabilir.

Hem evcil hem de vahşi hayvanlarda görülen bu eylem doğaldır. Aşırıya kaçılmadığı sürece sağlık açısından bir problem teşkil etmez. Oldukça sürekli bir şekilde tekrarı halinde bağımlılık, koşullanma gibi psikolojik sorunlar görülebilir. Bazı insanların sadece mastürbasyonla orgazm olduğu, cinsel ilişki sırasında boşalamadığı da tespit edilmiştir.

Gönderen biri bizi gözetliyor zaman: 10:25

Mitoloji

Mitoloji (Yunanca: μυθολογία, μυθος [mithos] yani “mit” ve λογος [logos] yani “konuşma”) sözcük olarak “mitlerin (tekrar tekrar) anlatılışı” gibi bir anlam barındırır. Çağdaş kullanımda, mitoloji ya belirli bir din veya kültürdeki mitlerin bütününü tanımlar (örneğin: Kelt mitolojisi)ya da mitlerin incelenmesi, yorumlanması, toplanması (belki yeniden oluşturulması) ve benzeri çalışmaları içeren bilgi, bilim dalını tanımlar. Nitekim Concise Oxford English Dictionary mitolojiyi şöyle tanımlamıştır:

“1) Mitlerin, özellikle de belirli bir dinî veya kültürel geleneğe ait olanların, bir bütünü. 2) Yaygın anlamda benimsenmiş fakat abartılmış veya kurgusal bir hikâyeler veya inançlar kümesi. 3) Mitlerin incelenmesi (bilimi).”[1]
Terimin belirtilen anlamları dolayısıyla, mecazi şekilde, belirli bir görüş, trend veya kavramı hayalî (veya efsanevî) olarak etiketlemek için de kullanıldığı olur. Ayrıca günlük kullanımda mit sözcüğü gerçekte doğru olmayan bir hikâye veya anlatı için tercih edilir ve çoğunlukla bir yanlışlık, doğru olmayan unsur vurgusu barındırır. Bununla birlikte bu tip bir mit kullanımı veya anlamı mitolojide kabul edilmez ve kullanılmaz.

Mitoloji, zaman zaman Türkçe’de söylenbilim veya söylencebilim olarak da adlandırılmıştır.

şive nedir?

Şive konuşma tarzıdır. Şive aksan olarak da adlandırılabilir. Bir dilin bölgesel söyleniş tarzıdır. (Bir ana dilin içinden çıkmış, tarihte ondan ayrılmış kollarına da bir kısım dilbilimci şive demektedir. Kıpçak şivesi gibi.)

Hasan Eren ağız kavramını şöyle tanımlamaktadır: Bir dilin sınırları içinde bölgelere göre değişen söyleyiş özelliği (Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Ankara 1999). Bu durumda, lehçe dışında ağız, şive, aksan aynı anlama gelmektedir. Karadeniz aksanı, Karadeniz şivesi, Karadeniz ağzı gibi.

Şivenin sebepleri fonetik ve morfolojik, folklorik farklılıklardır. Bir şivede en eski dil yapılarından, komşu dillerden öğeler bulunabilir. Coğrafik şartlara göre halkın gırtlak yapısı eski dilin seslerine aşina olabilir (Şanlıurfa ağzında ayın çatlatmak gibi).

Türkiye'de çokşiveli bir dil coğrafyası bulunmaktadır. Ortak dil Türkçenin ortak ağzı İstanbul ağzıdır. Ancak, şive konusu sadece dilbilimine ait bir kavram değil halkbiliminin de yakından incelediği bir konudur.

Anadolu'daki Müslüman Türk, Hıristiyan, Musevi kültür mirası yüzyıllardır bir gelenek görenek inşa etti. Tarih içinde akınlar, göçler, sürgünlerle kuzeyden, güneyden, batıdan, doğudan çeşitli kültürler gelip geçti veya yerleşti. Araplar, Kürtler, Çerkesler, Gürcüler, Lazlar, Arnavutlar, Boşnaklar, Bulgarlar vb kendi dil ve halk geleneklerini bu coğrafyada yaşattılar. Bütün bu unsurlar halk kültürünü oluşturdu. İşte bugün bir dilin çeşitli şivelerini bütün bu coğrafyayı toplayan İstanbul'da görmek mümkündür: Gitmek örneğinde:

-Karadeniz: cideyrum.

-Ege: gidiyom.

-Trakya: gitcem, örneklerindeki gibi.

Bireylerin anadili ile ana dili farklı olabilir. Anadili Türkçe olan bireyin ana dili Arapça olabilir. Arapçayı aileden öğrendiğinde, gırtlağındaki ayın gibi çatlamalı harfler anadiline yansır. Urfa, Antep ağızlarında böyledir.

Lehçe ile şiveyi karıştırmamalıdır. Lehçe, bir anadilin koludur. Türkçenin belli başlı şiveleri Ege, Orta Anadolu, Trakya, Karadeniz, Rumeli, Doğu, Güneydoğu ağızlarındadır.

Şivelerde dilbilgisi kuralları yoktur. Bölge kültürünü, yöre özelliklerini taşır. Dilde, özellikle konuşma dilinde tekdüzeliği kaldıran, empati uyandıran bir yanı vardır. Sakıp Sabancı merhum, şivesini hiç değiştirmemiş, bir şive simgesidir.

Kurtlar Vadisi

Kurtlar Vadisi, 15 Ocak 2003'te Show TV'de "Bu bir mafya dizisidir." sloganıyla başlayan ve çok ilgi gören bir televizyon dizisidir. Dizi, 4 sezon olmak üzere 29 Aralık 2005 tarihine kadar sürmüştür ve toplam 97 bölümden oluşmaktadır

Aşk Nedir?

Sevgi veya aşk, tutku düzeyinde sevme olayı. Olağan sevmeden kişinin duygularını yönetememesi durumu ile ayırt edilebilir.

Tutkulu olarak sevmenin en önemli belirtilerinden birisi bu sevmenin çabucak gelip geçmemesidir. Yeni bir karşı cinsi sevdiğinde eskisini kolayca unutabilme karşılığında kullanılan şıpsevdilik ile sevi arasında büyük bir fark vardır. Şıpsevdilikte gözlemlenen gelip geçicilik sevide gözlemlenemez.

Aşkı birçok bilim adamı birçok felsefeci birçok şair açıklamaya çalışmıştır. Bilim adamlarına göre aşk, kimyasal feremon alışverişidir. Schopenhour'a göre ise aşk cinsel sevgidir. Nietzsche'ye göre ise aşk cinsel haz isteğine geçirilmiş bir kılıftır. Peki aşk denen bu karmaşık duygu neden vardır? Yanıt çok kolay; insanda bulunan kalıtımsal türünü sürdürme içgüdüsüdür.

ölüm nedir?

Ölüm, bir canlı varlığın (insan, hayvan ve bitkinin) hayati faaliyetlerinin kesin olarak sona ermesidir. Canlı varlıkların herhangi bir dokusunun canlılığını kaybetmesine de ölüm denir. Canlının ölümünden bahsedebilmek için, hayati faaliyetlerin bir daha geri gelmemek üzere sona ermesi şarttır. Zira boğulma, donma, zehirlenme tehlikesi geçiren ve kalbi duran kişilerde suni teneffüs ve kalp masajı yapılarak, durmuş gibi görünen solunum ve dolaşım fonksiyonlarının tekrar başlatılması çok kere mümkün olmaktadır. O halde kalp ve solunumun bir süre durması ölüm demek değildir.

İstanbul

İstanbul, yaklaşık 7500 yıl boyunca[kaynak belirtilmeli] çeşitli imparatorluklara başkentlik yapan, Türkiye'nin ve Avrupa'nın en kalabalık şehri. Yaklaşık 11 milyon[1] kişilik nüfusuyla Dünya'daki en kalabalık 8 şehirden biridir. 133 milyar dolarlık yıllık üretimiyle Dünyada 34. sırada yer alır. Türkiye'nin kültür ve finans merkezidir. 32 ilçeden oluşan şehir, 41° K 29° D koordinatlarında, İstanbul Boğazı boyunca ve Haliç'i çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur. İstanbul, batıda Avrupa yakası ve doğuda Asya yakası olmak üzere iki kıtada yaşam merkezleri olan Dünya'daki tek şehirdir[kaynak belirtilmeli]. Dünya'nın en eski şehirlerinden olan İstanbu, M.Ö. 5500 yıllarında Oy-Urum Atınların beyliği[kaynak belirtilmeli], 330 - 395 yılları arasında Roma İmparatorluğu, 395 - 1204 ile 1261 - 1453 yılları arasında Bizans İmparatorluğu, 1204 - 1261 arasında Latin İmparatorluğu ve son olarak 1453 - 1922 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapmıştır. Şehir 2010 yılı "Avrupa Kültür Başkenti" seçilmiştir. İstanbul'un tarihi bölgeleri 1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır.

Radyo Televizyon Üst Kurulu

1983 yılında 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesine Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulunun ve Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nun kuruluş, görev yetki ve sorumluluklarına ilişkin esas ve usuller belirlenmiştir[1]. Bu amaçla;

Radyo ve Televizyon yayınlarının düzenlenmesi ile yurt içine ve yurt dışına yayın yapılması, Devletin tekelinde, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu'na verilmiştir. Dolayısıyla, söz konusu kanunda belirtilen esaslara uygun yayın yapmak şartıyla bazı devlet kurumlarının ikaz ve duyuru maksadıyla radyo istasyonu kurmaları, sürekli ve kesintili radyo yayını yapmaları, kamu kurum ve kuruluşlarıyla gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin kapalı devre televizyon sistemi kurmaları ve işletmeleri Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu'nun gözetimine, denetimine ve iznine bırakılmıştır. Ancak, teknolojik gelişmeler ve iletişim alanına giren yeni girişimcilerle, özel radyo ve televizyonların yurt içine yönelik yayınları 1990’lı yıllarda bu alanın yeniden düzenlenmesini zorunlu hale getirmiştir. Bu nedenle 1994 yılında, radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesini ve bu alanı düzenleyecek Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun kurulmasını sağlayan 3984 sayılı kanunla devlet tekeli kaldırılarak, her türlü teknik, usul ve araçlarla ve her ne isim altında olursa olsun elektromanyetik dalga ve diğer yollarla yurt içinde ve dışında yapılan radyo ve televizyon yayınları ile ilgili iletişim alanı genişletilmiş, kamu tüzel kişiliği niteliğinde kurulmuş ve kapsamı belirlenmiştir.

Lösev

Lösev lösemili çocuklara yardımda bulunan ve birçok ihtiyacını karşılayan bir vakıftır. 3,5 yıllık bir vakıf olmasına rağmen Türkiye'de ilk lösemili çocuklar hastenesini Ankara'da hizmete sokmuşlardır(Lösante).

Demokrasi Nedir?

Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Yunanca demokratia (δῆμος, yani demos, halk zümresi, ahali + κράτος, yani kratia iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçe'ye, Fransızca démocracie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlarda demokrasi ile yönetilebilirler.

Demokrasinin ana yurdu olan Eski Yunan'daki filozoflar Aristo, Eflatun demokrasiyi eleştirmiş, o zamanlarda halk içinde "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlar kullanılmıştır. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın olarak kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir. Artık siyaset bilimciler hangi sistemin daha iyi işlediğinden çok hangi demokrasinin daha iyi işlediği tartışmalarına girmişler ve liberal, komünist[1], sosyalist[2], muhafazakar[3], anarşist[4] ve faşist[5] düşünürler kendi demokratik sistemlerinin erdemlerini ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. Bu sebeple demokrasinin çok fazla sayıda değişik tanımı oluşmuştur.